Bir zamanlar Akarsu...
Bir gün olacak yaş yetmiş
Sakallara aklar düşmüş
Dişler dökülmüş
Beller bükülmüş
Ellerden bastonlar düşmüş
Babalar dede.
Analar nine olmuş
Bir bakmışsın
Hepisi de bir bir göçmüş gitmiş
Mıktat Evinç bilir.
Hacı Zöfer Taştaban hatırlar…
Biz az mı mezar kazdık Akursu’da
Ne bacılar ne gardaşlar verdik kara toprağa
Şahittir Hacı Dursun Özgütürk
Az mı karalı bayramlar geçirdik
El öperken ağladık, göz öperken sızlandık.
Öyle değil mi Hacı Cemal Yaver …
Çok çektik Akarsu'da kızamıktan, kızıldan.
Kışının karından yazının tozunda boğulduk
Can usandı can bezdi de
Sabır taşı yarıldı da
Yine de ata toprağı dedik terk etmedik
Ne çocuklar büyük tarlada bağda bahçede
Ağaçlar beşikleri oldu Merhum Hacı Fikri Taştaban'ın, Erdoğan Tan’ın
Dağlarında üşüdü İlhami Evinç , Merhum Vahdettin Yaver
Yaylalarında serinledi Nüsret Ötgen
Palut’la azmı ısındı Nail Cömert
Ey oğul
Nazile, Behiye, Yosma analara sor
Ne gelinler verirdik karşı köylere
Kınalar yakardık ceylan bakışlı kızlarımızın avuçlarına
Duvaklar örterdik başlarına
Bahtın açık olsun der
Gidişin olsun gelişin olması derdik
Ağıtlar yakar günlerce ağlardık.
Çifte davullar vurdururduk 3 gün üç gece
Halaylar çekerdik harman yerinde
Koç delikanlılarımızın sırtını döver gerdeklere yollardık
Akursulu olmaktan gurur duyardık
Ey oğul
Ne zamanki ekin tarladan iner
Ne zaman ki harman yerleri süpürülür
Soğuklar bir kırbaç gibi yüzümüze vurur...
Soğuklar üşütmezdi bedenimizi
Ayrılıklar titretirdi içimizi
Gurbet bir kor gibi yüreğimizi yakardı bizi
Hüzün çökerdi o akşam köyümüzdeki evlere
Lokmalar düğümlenirdi boğazlarda
Analar karalar bağlardı
Gelinler gözyaşlarını gece karanlığa akıtırdı.
Tabakalardan babalar efkar tütünleri sarardı
Gurbet bavulları sarıp sarmalardı Fahri Cömert
M.Zeki Aydın İzmir’e
İsmet Tan Ankara’ya
Şamail Taştaban , Merhum Muhittin Özgütürk İstanbul’un yollarına düşerdi
Gidenler gurbet olurdu.
Salah Akarçay, Ali Yaver ağlarlardı
Siz gidin Akarsu yalnız kalmasın biz sonra geliriz derlerdi
Ah oğul
Güneyren’de en yanık türküleri söyledi İskender Alaz
Cevat Aydın Akursu için can, can der başka da bir şey söylemezdi
Gidenin gözlerine bakardık
Bu yürek dayanmaz ayrılık gününe...
Dur gitme ne olur diz çökem önüne der ağlardık
Ağlarken İzmir işi tahta bavular bağlanırdı
Yatak yorgan sarılırdı.
Gidenin gözlerine sanki son defa bakılırdı
Öpülen eller öpülen eller sanki gül kokardı
Biz ne gurbet ayrılıkları gördük Bükün Ayağı’nda
Ne çok “ya giden gelmezse” deyip ağladık
Analar sarılırdı oğullara bir beden olurlardı
Babalar gözyaşlarını içine akıtırdı.
Gelinler köşe başlarına saklanır ağlamaktan utanırlardı
Giren gider gidemeyen gözü yaşlı dönerdi köyümüze...
Gidenlerden mi olsa gerek erken gelirdi Akarsu’ya kış
Bir ayaz düşerdi ki sorma...
Hasret ile yanan anaların, bacıların...
En çok da yarların yüreğine...
Ey oğul uzundur Akarsu’nun hikayesi
Ne dağı anlatılır, ne soğuğu ne de diz boyu karı
Diyeceğim şudur ki ey oğul
Akarsu unutulmasın
Sen olunca Akarsu tarihe aksın
Öyle değil mi Bünyamin Yaver
Öyle değil Ersin Tan
Zordur Akarsuyu yazmak
Hem de çok zordur
Erzincan Gazetesi Yazı İşleri Müdürü